Aklımın, zekâmın, ruhumun bütün sınırlarını zorladım, “Nedir barış?” diye. Sorar sormaz; coşkun bir akarsu gibi yüreğimden, düşüncelerime, oradan da barışın beyaz kâğıdına döküldü adeta sözcükler.
Bembeyaz bir güvercin uçtu, süzülerek gözden kayboldu. Barışı taşıdı narin kanatlarında.
Barışın adını “çocuk sevgisi” koydum. Buldum, buldum! (İyi ki hamamda değildim, Arşimet gibi.)
Çocukların sevgisi çıkarsız, umarsız, korkusuz ve de katıksız…
Adaletin temelidir barış. Eğitimin vazgeçilmez öğretisidir barış.
Elimizde, yüreğimizde barışın bayrağı… Sonuna kadar taşımalıyız.
Hayatlarını sevgi, aşk ve barış üzerine kuran; şiddeti reddeden, her daim yaşadıklarından zevk almayı ilke edinmiş “çiçek çocuklar” hayatın anlamını bulmuşlardı belki de.
Sevgiyi, barışı dünyaya yayıp, “Savaşa hayır!” dediler.
İnsanı, hayvanı, bitkiyi, yeryüzündeki her şeyi doğanın bir parçası olarak gördüler.
Doğanın içinde özgür ve barış içinde yaşamayı seçtiler.
Savaşın, şiddetin, cinayetlerin olduğu; insana, hayvana, ağaca kıyımın yaşandığı günler çoğaldı.
Bir yerlere savrulduğumuz, adaleti kaybettiğimiz, doğaya kıydığımız günlerin hemen bitmesini diliyorum.
Sevgiyle yoğurduğum umut bulutlarını gezegenimize gönderdim. Yükünü yere yere boşaltarak dolaşacak semalarda…
Özgürlük ve barış tüm insanların özlemi olacak yarınlarda, yarınlarda.
Yorum Yazın
Facebook Yorum