Hayatta başımıza gelen olaylar, aslında bizim onları nasıl algıladığımız kadar etkilidir. Aynı olay, iki farklı insanda tamamen zıt duygular yaratabilir. Bu durum, bakış açısının gücünü ve hayatımızdaki belirleyici rolünü gösterir. Olayların öznesi olmak yerine, onları nasıl değerlendirdiğimiz ve ne gibi anlamlar yüklediğimiz önemlidir.
Bir düşünün, iki farklı insan aynı zorlukla karşılaşıyor: Biri bu durumu bir engel, bir felaket olarak görürken, diğeri bunu bir öğrenme fırsatı olarak kabul eder. İlk kişi umutsuzluğa kapılıp hayatını karamsarlıkla doldurabilirken, ikinci kişi bu zorluğu aşıp daha güçlü bir birey haline gelebilir. İşte bu noktada bakış açısı devreye giriyor. Hayat, sadece başımıza gelen olaylar değil, bu olaylara nasıl tepki verdiğimizle şekilleniyor.
Bakış açısı, olaylara anlam kazandıran, onlardan dersler çıkarmamızı sağlayan en önemli etkenlerden biridir. Bu dünyada yaşadığımız her deneyim, acı da olsa, mutluluk da getirse, bize bir şey öğretir. Ama bu öğretinin ne olduğunu keşfetmek, bakış açımızla ilgilidir. Bazı insanlar her sıkıntıyı bir gelişim fırsatı olarak görür ve bu şekilde büyürken, bazıları sürekli şikayet eder ve kaderine boyun eğer.
İnsanoğlunun hayatta mutlu ya da mutsuz olmasını belirleyen şey çoğu zaman olayların kendisi değil, o olaylara verdiği anlamdır. Mevlâna’nın da dediği gibi: "Dert, insana yol gösterir." Ancak bu derdi, yol gösteren bir rehber olarak mı yoksa yıkıcı bir yük olarak mı göreceğimiz bizim elimizdedir. Hayatımızdaki zorluklara ve başarısızlıklara nasıl yaklaştığımız, yaşam kalitemizi belirleyen en temel unsurdur.
Bu yüzden hayatta başımıza gelen her şeyi bir deneyim, bir fırsat olarak görmeye çalışmalıyız. Zorluklar, bizi daha güçlü kılabilir; hatalar, daha bilge yapabilir. Bakış açımızı genişleterek olayları farklı perspektiflerden değerlendirdiğimizde, hayat daha anlamlı ve katlanılabilir hale gelir. Her şey bizde başlar, bizim içsel dünyamızda. Dünyaya hangi gözle bakıyorsak, dünya da bize o gözle cevap verir.
Yorum Yazın
Facebook Yorum