Mersin kıyılarında artık denize girmek bile lüks oldu. Evet, yanlış duymadınız. Kıyı şeridinde bazı şahıslar kendilerine ait olmayan alanları göz göre göre işgal etmiş durumda. Daha da beteri; bizzat belediyelere, kamuya, yani hepimize ait alanlara masa atıp sandalye koyup “Burada oturmak ücretli” deme cüreti gösteriyorlar. Güneşin batışını izlemek bile paralı hale geldi.
Bu nasıl bir pervasızlık? Kim bu insanlara bu hakkı veriyor? Vatandaşın vergisiyle düzenlenmiş, devletin tapulu malı olan kıyı şeridi nasıl oluyor da birilerinin özel kazanç sahasına dönüşebiliyor? Ve en acı olanı: Bu keyfi düzen kimin göz yummasıyla, kimin sessiz onayıyla büyüyor?
Kıyılar, 3621 sayılı Kıyı Kanunu’na göre herkesin eşit ve özgür kullanımına açıktır. Yani kıyılar halkındır! Fakat sahada yaşanan bambaşka bir gerçeklik. Halktan koparılan her bir metrekare kum, aslında kamusal vicdanın üstüne atılan bir beton parçasıdır. Belediye zabıtası nerede? Kaymakamlık durumdan haberdar mı?
Yoksa bu düzenin arkasında çıkar ilişkileri, göz yumulmuş rant anlaşmaları mı var? Kim kimin sırtını sıvazlıyor da halkın anayasal hakkı olan denizle buluşması bile engelleniyor?
Mersin, Akdeniz’in incisi… Güzelliğiyle, doğasıyla, tarihiyle övündüğümüz bu şehirde vatandaş, kendi memleketinin sahilinde yabancı muamelesi görüyor. Bu kabul edilemez.
Denetimlerin göstermelik değil, etkili biçimde yapılması, kıyı işgallerinin derhal sona erdirilmesi gerekiyor. Zira bu sadece bir çevre ya da belediye meselesi değildir. Bu, halkın hürriyeti meselesidir. Atamızın canıyla kazandığı topraklarda, evlatları denize girerken “oturmak yasak” muamelesi görüyorsa; orada özgürlükten, eşitlikten, adaletten söz edilemez.
Bu çarpık düzenin adı serbest piyasa değil, vahşi sömürü düzenidir. Ve bu düzene artık bir “dur” denmelidir.
Yorum Yazın
Facebook Yorum