Narenciyede artık tam da kıyametin eşiğindeyiz!
Çiftçilerin maliyetleri arttı, bir de pazar daraldı.
Narenciyeci ürününü toplayamama, toplasa da satamama riskiyle karşı karşıya.
Nasıl ki buğday ve mısırda Toprak Mahsulleri Ofisi-TMO-, pamukta Çukobirlik ve şekerde Pankobirlik gibi kurumlar satın alma yapıyorsa, narenciyeci için de alım yaparak piyasayı dengeleyecek kamusal bir kurum şarttır, narenciye bahçede kalmamalıdır.
Şimdi ürünler ağaç kaldı!
Belirlenecek bir kurum narenciye ürünlerini satın alarak deprem bölgesi, öğrenciler ve ordu birliklerine dağıtılmalıdır.
Bakınız, Türkiye’deki limonun yüzde 60’ını üreten koskoca Mersin’de bir tane limonata fabrikası yok, bu kabul edilemez.
Narenciyeye yönelik sanayi halen emekleme safhasında, bunu büyütmek ve yaşatmak da hükümet başta olmak üzere hepimizin görevidir.
Mersin narenciyenin başkentidir. Narenciyede hasatlar başladı ve rekolte çok yüksek.
Çiftçilerimiz ürününü zararına bile satamaz haldeler, limon çiftçileri ağaçlarını bahçelerinden söker hale geldi.
Mazotun litresi 40 lira, gübrenin kilosu 15-20 lira oldu.
İlaç, toprak geliştiriciler, işçilik gibi maliyetler oldukça yüksek.
1 liralık ürün işçilik, paketleme, lojistik maliyeti ile birlikte 10 liraya pazara sevk ediliyor.
İşçilik maliyetlerinin yüksek olması bir yana, çalışacak beden işçisi de bulunamıyor.
Devlet başta narenciye olmak üzere, tarımda beden işçiliği sorununu, yurt içi iş gücünü teşvik edecek veya kayıtlı bir şekilde yurtdışından geçici işçi transferiyle çözebilecek tedbirleri almalıdır.
Üreticilerimizin daha fazla mağduriyet yaşamaması ve mevcut pazarların kaybedilmemesi için ihracat güçlü bir biçimde teşvik edilmelidir.
İhracatçılarımızın talebi Destekleme Ve Fiyat İstikrar Fonu(DFİF)- kaynaklı ihracat desteğinin ton başına bin 500-2 bin TL civarında olmasıdır.
Üreticiye ve ihracatçıya verilecek desteğin hayati önem taşımakta olduğu unutulmamalıdır.
Yorum Yazın
Facebook Yorum