Kalbimin orta yerinde bir yangın.
Her gün, alev alev yangın haberleri...
Nedir bu, oy! Oy memleketim, oyy!
Sıcak havalardan çok, ülke gündemi yakıyor içimizi.
Haber dinlemeye korkar olduk.
Yangın haberi mi, şehit haberi mi,
teröristten medet umulup ayağına gidilme haberi mi,
ya da gelen zam haberleri mi?
❝Hayatta mutluluk ancak gelecek nesillerin şerefi, varlığı ve huzuru için çalışmakla mümkündür.❞
— ATATÜRK
Günümüzü bile kurtaramaz hale geldik.
İptal edilmesi gereken LGS sınavı,
yıllardır çözülemeyen YKS sistemi...
Çocuklarımız, gençlerimiz yarınlarına güvenemiyor.
Haksızlığın, hukuksuzluğun kol gezdiği bir memleket haline geldik.
Liyakatsiz bir yetkili çıkıp, ❝Çok şükür, orman yangınında can kaybı yaşanmadı❞ diyebiliyor.
Ağaçlar can değil mi?
İçinde yanan hayvanlar, börtü böcekler can değil mi onlar için?
Can saymadıkları için ormanların yakılmasına,
zeytinliklerin katledilmesine,
suların kurutulmasına seyirci kalıyorlar.
Maden yasasını, iklim yasasını Meclis’ten geçirebiliyorlar.
Türk Hava Kurumu (THK) uçaklarının yangınlarda neden kullanılmadığını toplum bilmiyor.
Yangınlarda keşif, gözetleme ve müdahale için insansız hava araçlarının (İHA) kullanımı çoktan başlamış olmalıydı.
İki şey epeydir dilime dolandı.
Girip çıkıp, sesli sessiz söylüyorum:
Gençliğe Hitabe’deki ❝dahili ve harici bedhahlar❞...
Ne çoklar bunlardan!
❝Yangın olur, biz yangına gideriz
Düz ovada keklik gibi sekeriz
Yokuşlarda şahin gibi uçarız❞
İstanbul'da tulumbacıların yangına gidişini ne güzel anlatmış bu şarkı...
Teknolojinin en gelişmiş çağında yangınlara zamanında müdahale edilemiyor.
Edilmiyor mu?
Her yaz artarak azalan ormanlarımız...
Akciğerlerimiz, iklim dengemiz, canım doğamız!
Yanan yerlere kondurulan inşaatlar, yapılan talanlar gözümüzün önünde.
Orman yakanlara verilen cezalar caydırıcı değil.
Yakalanıp serbest bırakıldıkları için: yangılar, yangınlar...
Yorum Yazın
Facebook Yorum