Bazı insanların gelince güzel, bazı insanların da gidince güzel olduğunun ayırdına ne zaman vardın, vardık…
Sağlık en büyük hediyedir. Hediyenin kıymetini ne zaman anladın, anladık…
Öfkemizi göstermek yerine, açıklamalar yapmaya, öfkemizi kontrol etmeye ne zaman başladın, başladık…
Zihinleri kapalı olanların temel probleminin, ağızlarının daima açık olduğunun farkına ne zaman vardın, vardık…
Size neyi yapmak en zor geliyor, bunun nedenlerini araştırıp çözüm bulmayı ne zaman denedin, denedik…
Zorlukların sizi yıktığını mı yoksa baştan mı yarattığını fark etmeye ne zaman başladın, başladık…
Okuyoruz, üniversiteyi bitiriyoruz, büyük oranda bilgi biriktiriyoruz, topladığımız bilgileri başkalarının söyledikleriyle kıyaslıyoruz. Acaba bunun adı ikinci el insan olmak mı? Orijinal hiçbir şeyin kalmadığını, sadece tekrar ediyoruz diye düşündün mü? Düşünmeye ne zaman başladın, başladık…
Etrafı ıslattığı için yağmura kızmak yerine, “Doğayı suluyor, iyi ki yağıyor,” dedin mi, dedik mi?
Kafanın söylediklerini duymakla, kalbinden gelen mesajı dinlemek arasındaki farkı öğrenip; “Kafanın konuşması toplumun ürünüdür, kalbin konuşması sonsuzluktan gelir,” diye düşündün mü, düşündük mü?
Hava gibi, su gibi, doğa gibi akışta oldun mu, olduk mu?
Çocuklar, yetişkinlerin mükemmel olmadığını anladığı gün “ergen” olurmuş. Onları affettiği gün “yetişkin” olurmuş. Kendini affettiği gün ise “bilge” olurmuş.
Yaşamımızda bizi yetişkin ve bilge yapan, ilham veren neler varsa onlara yönelmek, yaşamımızı barış içinde, sevgiyle sürdürmek bilgeliğin de ötesine geçmek midir, düşünmeden edemedim.
“Bir deliye kılıç vermek ne kadar tehlikeliyse, ahlaksız bir insana güç vermek de o kadar tehlikelidir,” der Pisagor…
Yorum Yazın
Facebook Yorum