Kıyılarımızda denetimlerin ne kadar olumlu yapıldığını hepimiz biliyoruz derken, anne babasını zehirleyen kişiyi hatırlarsınız; cıva vererek ölümlerine neden olmuştur. Neden izah ediyorum? Özlemler ve beklentiler, zihinde olumsuz, endişeli düşüncelerin tekrarlanmasına neden olan, odaklanılan hususlardır. İşte "sahilde yazlık olsun", "ucuz bir dairem olsun" veya "20 katlı bina yapmak" hayali, Mersin ve Akdeniz kıyısındaki çarpık yapılaşmayı doğuruyor. Sonuç: Gelecek nesillere bırakılacak yer kalmıyor.
Derdimizi kime, nasıl anlatalım? Hatırlarsanız, Pozcu Bahçelievler olarak geçiyordu; iki katlı binalar, önünde mis gibi kokan portakal ağaçları... Sonra nüfus arttı ve yerel yönetimlerin vaatleri şehri şekillendirdi.
Şimdi de Mersin'den Silifke'ye kadar kıyılarımız — nazar değmesin — şehir statüsüne girmeye başladı. Turizmi bulamadık. Turizmin gözü kör oldu. Sonra ne yapılması gerekir? Ne olursunuz, sahillerimizi katletmeyelim. Yolun üstü, yolun altı falan filanla... İnanın sahil iki adım ileride, 15 katlı deniz evleri hâlâ harıl harıl çalışıyor ve bina yapılıyor. Tebrik eder, başarı dilemekten başka ne diyebiliriz ki?
Aslında bütün sahillerimiz beton yığını olsa... "Acaba şurada bir dairem, şurada iki dairemiz var" diyerek devam mı etsek? Anlayacağınızı sandığım için bilgilendirdim.
İNSAN OLMALI
Güneş sıcaklığını verdi.
Dans ediyordu denizin dalgaları.
Ağaç meyvesini düşürdü yere.
İnek buzağıladı,
Yavrusunu yaladı, yaladı,
Ayağa kaldırdı.
Sular hayat verdi tüm canlılara.
Çağlayanlar sanki şarkı söylüyordu,
Akarken gürledi, gürledi.
Yemyeşil ormanların renk renk çiçeklerinin
Açılıp kapanması...
Bir de tonları vardı doğadan gelen.
İnsan olduğuma utandım.
Yorum Yazın
Facebook Yorum