Nasıl ki fiziksel rahatsızlıklarımızın kökü vücudumuzdaysa, ruhsal rahatsızlıklarımızın da kökü zihnimizde ve düşüncelerimizdedir ve düşüncelerimizi kendimiz şekillendirdiğimiz için ruhsal sorunlarımızın da sorumlusu biziz. Bu hastalıklar yanlış muhakeme ve yanlış inançlardan kaynaklanmaktadır. Muhakeme yeteneğimizi geliştirip inançlarımızı düzeltirsek mutlu bir hayat yaşayabiliriz.
İşte insanın çılgınlığı böyle bir şey. Mutlu olmak elindeyken perişan olmayı tercih ediyor. Bilinçsiz insan, köleler efendilerine nasıl itaat ediyorlarsa, arzularına öyle itaat ediyor. Ve arzularını kontrol edemediği için asla huzur bulamıyor. — Diyojen
Elinde Olanı İstemelisin
Mutsuzluğun en önemli sebebi elimizde olmayan şeyleri isteme ve sahip olduğumuz şeylerin kıymetini bilmeme kaynaklı. Bir çok insanın mutluluğu satın alma eylemine bağlı.
Bir çoğumuzun boş zamanı sahip olmadığı şeyleri düşünerek geçiyor. Bu zamanı sahip olduğunuz şeyleri düşünerek geçirseydiniz ve eğer sahip olduklarınız olmasaydı onların yokluğunu ne kadar hissederdiniz diye bir iç hesaplaşmaya girseydiniz çok daha mutlu olabilirdiniz. Çok basit ama bir o kadar anlamlı bir davet bu.
Mutluluğu insana insanın kendinden başkası sağlayamaz. Ne güzel bir düşünce, öyle değil mi? Diyojen’in lafını hatırlayın: Mutlu olmak elindeyken perişan olmayı tercih ediyor… Düşünmeniz gereken önemli iki soru var? Mutluluk ne demek sizin için veya mutluluğunuzun kaynağını siz neye bağladınız? Diyelim ki kendi mutluluğunuzu bir şeyi elde etmeye bağlıyorsunuz. Bir telefona… Bir eve… Bir arabaya… Ve dikkat edin, bunu siz yapıyorsunuz. Özgür iradenizle. Şimdi ise kendinize sormanız gereken soru şu: Ya mutluluğumu hiçbir şeye bağlamazsam? Beni ne mutsuz edebilir?
Negatif Canlandırma
Bazen değer verdiğimiz bir şeyi kaybettiğimizi hayal etmemiz gerekir. Eşimiz bizi terk ediyor, arabamız çalınıyor ya da işimizi kaybediyoruz.
Kader bize "ödünç verdiği" şeyi iznimiz olmadan geri alabilir. Bu yüzden "Değer verdiğimiz insanlara sevgi göstermeliyiz ama onlara sonsuza kadar sahip olamayacağımızı da her zaman hatırlamalıyız." Sevdiklerimizi yarın göreceğimizin garantisi var mı? Biliyorum, üzücü. Ama bunlar olacak. Ölüm en büyük acıdır ve sanki hiç olmayacakmış gibi davrandığımız için bizi çok üzer.
Bu yüzden gün içinde durup elinizdekileri kaybettiğinizi düşünün. Başınıza gelebilecek felaketleri düşünün. Bu hem aslında ne kadar iyi durumda olduğunuzu gösterecek, hem de her zaman yanınızda olacağını düşündüğünüz sevdiklerimizin ve sahip olduğunuz eşyaların değerini ön plana çıkaracaktır.
Yorum Yazın
Facebook Yorum